Otizm Spektrum Bozukluğu
Otizm Spektrum Bozukluğu
Aile, zaman içerisinde değişen ve gelişen özelliğe sahip olan dinamik bir yapıdır. Aile sistemine giren her yeni durum uyum sağlamayı gerektirmektedir. Bir bebeğin aileye katılması, aile sistemi içerisinde uyum sağlamayı gerektiren yeni durumlardan biridir. Ailelerden beklenen, yeni durumu var olan durumla bütünleştirebilmeleridir. Ancak beklenmedik bazı durumlar uyum sağlamayı güçleştirmektedir. Aileye katılan bebeğin otizm spektrum bozukluğuna sahip olması bu yeni duruma karşı aile sisteminden beklenen bütünleştirmeyi zor kılmaktadır. Otizm spektrum bozukluğunun kendine has zorluklarının olması yoğun olumsuz duygularla ve pek çok sorunla yaşam boyu baş etmeyi gerektirmektedir. Aile sistemini oluşturan her birey bu süreci farklı şekillerde yaşayabilir. Ancak uyum sürecinde ortak bir yol izleyebilmek bu süreci kolaylaştıracaktır. Otizm tanısını kabul etmek, otizme yönelik olumlu bir bakış açısı oluşturabilmek ve tükenmişlikten kurtulabilmek doğru bilgiye erişebilmekle ve doğru uygulamaları gerçekleştirmekle sağlanabilir.
Otizm Spektrum Bozukluğu Nedir?
Otizm spektrum bozukluğu, doğuştan gelen ve belirtileri erken çocukluk döneminin ilk üç yılında ortaya çıkan nörogelişimsel bir bozukluktur. Tanımı oluşturan unsurları ayrıntılandırdığımızda otizmi daha iyi anlayabiliriz. Yapılan beyin araştırmaları otizmin beynin işlevlerinde olan bir farklılıktan kaynaklandığını göstermektedir. Otizme yol açan beyin kısımları saptanamasa da beynin işlevlerindeki farklılıkların davranışsal sorunlara yol açtığı kabul edilen bir gerçektir. Bu durumda otizmi nörogelişimsel bir bozukluk olarak tanımlamak yerinde olacaktır. Çünkü nörogelişimsel bozukluklar, beyin kısımlarında görülen anormal işlevlerin bilişsel, sosyal, iletişimsel, davranışsal ve motor becerilerde sorunlara yol açmasını ifade etmektedir. Otizm spektrum bozukluğu doğuştan gelmektedir. Anne karnında tespit edilmesi mümkün olmasa da daha belirgin bir biçimde 18 aydan itibaren dikkatli bir gözlem ve değerlendirme ile fark edilebilmektedir. Ancak tüm otizmli bireyler bu kadar erken fark edilmeyebilmektedir.
Otizm Spektrum Bozukluğunun Nedenleri Nelerdir?
Otizm spektrum bozukluğunun bilinen kesin bir nedeni henüz yoktur. Yapılan araştırmalar otizmin genetik temellerinin olabileceği yönünde güçlü bulgular ortaya koymaktadır. Ancak otizme neden olan özgül bir gen henüz saptanamamıştır. Genetiğin rolü fazla olsa da otizmin tek bir nedenle açıklanması mümkün değildir. Genetik faktörlere eşlik eden çevresel faktörlerin birbiriyle etkileşimi çeşitli risk faktörleri ortaya çıkabilir. Beyin araştırmalarının bulgularına bakıldığında beyinde yer alan bazı bölgelerin işlevlerindeki bozulmaların çeşitli sorunlar ortaya çıkardığı görülmektedir. Beyni çevreleyen bir örtü görevi gören serebral korteks hareket, planlama, hissetme ve sosyal davranışlardan sorumludur. İçerisinde oldukça fazla sayıda sinir hücresi bulundurmaktadır. Sinir hücreleri arasındaki iletimde meydana gelebilecek herhangi bir aksamanın ya da bozukluğun otizmli çocuklarda sözü edilen alanların gelişimini etkileyebileceği düşünülmektedir. Beynin duygulardan sorumlu olan bölgesi amigdalanın otizmli çocuklarda çok büyük olduğu görülmüştür. Bu durumun otizmli çocuklarda yaygın korkuya sebep olduğu düşünülmektedir. Otizmli çocukların olay sıralamalarını ve gerekli sosyal becerileri uygun ortamlarda hatırlayamaması, beynin hafızadan sorumlu bölgesi olan hipokampüsün işlevlerinde bir bozukluk olabileceğini düşündürmektedir. Otizmli çocuklarda, asıl görevi hareket kontrolü olan serebellum isimli beyin bölgesindeki bazı özel hücrelerin sayısının ise oldukça az olduğu görülmüştür. Otizm spektrum bozukluğunun ortaya çıkmasında ağırlıklı olarak kalıtımsal/genetik faktörler rol oynasa da çevresel risk faktörlerinin de etkili olabileceği söylenebilir. Ebeveyn, doğum öncesi, doğum sırası ve doğum sonrası risk faktörlerini aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:
- Bir bebeğin zamanından daha önce doğması bir risk faktörü oluştursa da otizm ile arasında anlamlı bir ilişki görülmemektedir. Ancak doğum ağırlığının 1500 gramdan düşük olması risk oluşturabilir.
- Doğum öncesi dönemde ve doğum sırasında annede görülen enfeksiyon ya da zehirlenme gibi durumlar otizm riskini artırabilir.
- Annede D vitaminin eksik olması önemli bir risk faktörü olabilir.
- Obezitesi olan annelerin bebeklerinde otizm görülme olasılığı bulunsa da her kilolu annenin bebeğinde otizm görülebileceği anlamına gelmemektedir.
- Doğum sırasında bebeğin beynine oksijen gitmemesi gibi doğumun seyrini olumsuz yönde etkileyen durumlar otizm riskini artırabilir.
- Besinlerdeki çeşitli katkı maddeleri dolaylı yoldan otizm riski oluşturabilir.
- Doğum öncesi dönemde de etkisi olmakla birlikte özellikle doğum sonrası dönemde hava kirliliğine maruz kalan bebeklerin otizm tanısı alma riski fazladır.
- Ebeveyn tutumlarının ya da ailenin sosyoekonomik düzeyinin sanılanın aksine otizm ile herhangi bir ilişkisi yoktur. Bu nedenle otizm dünyanın pek çok yerinde, farklı aile ve ırklarda görülebilmektedir.
- Aşıların da sanılanın aksine, otizmle ilişkisi bulunan kanıtları yoktur.
Sözü edilen nedenlerin kesinlik taşımadığını hatırlatmakta fayda var. Otizme neden olabilecek kalıtımsal faktörler ve çevresel faktörlerin neler olabileceği yönünde pek çok araştırma yürütülmeye devam edilmektedir.
Hangi Davranışlar Otizm Spektrum Bozukluğuna İlişkin Kriter Oluşturmaktadır?
Otizm spektrum bozukluğuna sahip bireylerde görülen belirgin davranışlar Amerikan Psikiyatri Birliği (APA) tarafından oluşturulan Mental Bozuklukların Teşhisi ve İstatistik El Kitabı’nda (DSM-V) yer almaktadır. Otizm spektrum bozukluğuna özgü davranışları genel olarak iki başlık altında sınıflandırabiliriz:
- Sosyal İletişim ve Sosyal Etkileşim
Otizm spektrum bozukluğuna sahip çocuklar göz teması kurmakta zorlanırlar. İletişimi başlatma ve sürdürmede beceri eksikliğine sahiptirler. Karşılıklı olarak kurulan iletişimde kullanılan el-kol hareketleri, beden duruşu, mimik, parmakla işaret edilen şeyi anlama gibi sözel olmayan iletişim becerilerini anlamada ve kullanmada yetersizlik görülür. Otizmli bireyler keyif aldıkları ya da ilgi duydukları etkinlikleri paylaşmakta zorlanırlar. İsmiyle seslenildiğinde tepki vermezler. Genellikle etrafında olan insanların farkında olmazlar ya da onlarla ilgilenmezler. Tek başına yapabildikleri etkinliklerde bulunmayı tercih ederler. Düşündüklerini ifade etmekte ve karşısındaki insanların söylediklerini anlamakta çok zorlanırlar. Otizmli bireyler için iletişim kurmak zor olduğundan oyun oynamakta da zorluk yaşarlar. Duyguları tanımakta, ifade etmekte ve başkalarının duygularını anlamakta yetersizlik görülür. Gelişimsel dil açısından bakıldığında otizmli çocuklarda dilin geç edinildiği ya da hiç edinilmediği görülür. Normal gelişim gösteren çocuklar dil gelişiminde doğumdan sonraki yaklaşık ilk altı ay babıldama evresinin içerisindedir. Ünlü ve ünsüz sesleri yan yana getirerek, sıraya koyarak “ba-ba, ma-ma, de-de” gibi sesler çıkarırlar. Otizmli çocuklarda ise bu evre 12 aya kadar uzayabilmektedir. 16 aylık olduklarında hala tek bir kelime söyleyemeyebilirler. Herhangi bir yaşta kazandığı kelimeleri, dil becerilerini kaybedebilirler. Otizmli bireyler basit düzeyde verilen komutları, karmaşık olmayan şakaları ve soruları anlamakta zorlanırlar. Kişi zamirlerini kullanırken karıştırabilirler. Örneğin “ben” yerine “sen” diyebilir, kendisinden “o” diye bahsedebilirler. Alışılagelmiş ve tekrarlayıcı tarzda bir konuşma görülür. Kendilerine söylenen cümleleri aynı şekilde tekrarlarlar. Kurdukları cümlelerde sözcükleri bağlamına uygun kullanmadıklarını görebiliriz. Sesin alçaklığı ya da yüksekliğinde farklılık, konuşurken garip vurgu ve tonlamalar yapma, düzenli olmayan bir ritimde konuşma gibi durumlar görülür. - Takıntılı/Tekrarlayıcı Davranışlar ve Sınırlı İlgiler ya da Etkinlikler
Otizmli bireyler alışkanlık haline gelmiş davranışları sürdürme konusunda takıntılıdırlar. Aynı şeyleri sürekli yapmak isterler. Örneğin dönen bir oyuncakla uzunca bir süre dairesel hareketler yaparak oynayabilirler. Alışılmadık hareketlerde bulunabilirler. Örneğin bedenlerine vurarak ses çıkarma, bedenlerini kullanarak farklı hareketler yapma, öne ve arkaya sallanma gibi davranışlar sergileyebilirler. Etrafındaki insanlardan daha çok nesnelere ilgi duyarlar. Nesneleri işlevine uygun kullanmakta zorlanırlar. Kendini ve başkasını ısırma, kendisine ve başkasına vurma gibi zarar verici davranışlar sergiyebilirler. Otizmli çocuklar bazı seslere, kokulara ya da dokulara karşı aşırı duyarlı ya da aşırı duyarsız kalabilirler. Alışılmışın dışında beden duruşu sergileyebilirler. Örneğin parmak ucunda yürürler, garip el ve beden hareketleri yapabilirler. Tehlikeli durumların farkında olmazlar. Temastan hoşlanmazlar. Örneğin elinin, kolunun tutulmasından, sarılmaktan hoşlanmazlar.
Ciddi ölçüde uyku sorunları yaşayabilirler.
Otizm spektrum bozukluğu tanısı için sözü edilen belirgin kriterlerin yaşamın ilk yıllarında görülmesi, aniden gelişen yeti kaybı ya da gelişimsel gerilikten kaynaklı olmaması gerekmektedir. Bu belirtiler bireylerin çeşitli gelişimsel alanlarda ciddi sorunlar yaşamasına sebep olmaktadır. Sözü edilen kriterleri gelişimsel adımlar açısından ele alalım:
- 0-2 ay aralığında bebeklerden beklenen gelişimsel görevlerden biri sosyal gülümsemedir. Sosyal gülümseme, bir kişinin yüzünü gördüğümüzde gülümsemeyi ifade etmektedir. Bebeklerde yaklaşık ilk iki ayda ortaya çıkmaktadır. Ancak otizmli bebeklerde birisinin yüzüne bakma ya da yüzüne gülümseme görülmez.
- 4-5 ay aralığında bebeklerle iletişim kurulduğunda karşısındaki kişiyi gözleriyle takip etmesi, izlemesi beklenir. Ancak otizmli bebeklerle iletişim kurulmasına karşın bebek bu iletişimi gözüyle takip etmez.
- 6-10 ay aralığında gelişimsel olarak bebeklerden beklenen, ünlü ve ünsüz sesleri yan yana getirerek “ma-ma, ba-ba, de-de” gibi heceleri çıkarmalarıdır. Otizmli bebeklerde ise babıldama denilen bu evre daha geç ortaya çıkabilir ya da çıkmayabilir.
- 8-10 ay aralığında bebeklerden gelişimsel olarak beklenen şey bakım verenlerini ayırt edebilmeleridir. Otizmli bebekler bakım verenlerini ayırt etmekte oldukça zorlanırlar.
- 9-12 ay aralığında bebeklerin ortak dikkat kurması beklenen bir gelişimsel görevdir. Bebeğin yetişkinin gösterdiği nesneye ya da baktığı yere bakması, karşısındaki kişinin gözlerine bakması ortak dikkat davranışları olarak nitelendirilebilir. Ancak otizmli bebeklerde ortak dikkati kurmak oldukça zordur.
- 18-24 ay aralığında gelişimsel olarak çocuklardan imgesel (-mış gibi) oyun oynamaları beklenir. İmgesel (-mış gibi) oyun, bir nesneye işlevi dışında farklı bir işlev yüklenerek oyun aracı olarak kullanılmasıyla ortaya çıkan oyunu ifade etmektedir. Örneğin çocuğun tabağı direksiyon olarak kullanarak oyun oynaması imgesel (-mış gibi) oyuna örnektir. Otizmli çocuklar nesneleri işlevine uygun kullanmakta zorlandıkları gibi işlevi dışında kullanarak oyun oynamaları da oldukça zordur.
Amerikan Psikiyatri Birliği (APA) tarafından oluşturulan Mental Bozuklukların Teşhisi ve İstatistik El Kitabı’nda (DSM-V) sözü edilen iki temel alandaki davranışların yoğunluğu üç seviyede ele alınmıştır. Bu yaklaşıma göre birinci seviyede bulunan bireylerin desteğe ihtiyaç duyduğu, ikinci seviyede bulunan bireylerin yoğun desteğe ihtiyaç duyduğu, üçüncü seviyede bulunan bireylerin ise çok yoğun desteğe ihtiyaç duyduğu belirtilmektedir. Seviye ilerledikçe iki temel alandaki sözü edilen belirtilerin yoğunluğunun arttığı, bireyin hayatını daha ciddi boyutta etkilediği söylenebilir.
Bir çocuğa otizm spektrum bozukluğu tanısını koyabilmek için sözü edilen tüm kriterlerin bulunması gerekli değildir. Bu belirtilerin bazıları belli durumlarda görülebilir. Belirtiler erken çocukluk döneminin ilk yıllarında görülebileceği gibi ilerleyen dönemlerde de görülebilir.
Özetle; bahsedilen belirtilerden hareketle otizm spektrum bozukluğunu “davranış aşırılığı, beceri yetersizliği ve motivasyon eksikliği” olarak nitelendirebiliriz.
Otizm Spektrum Bozukluğu Tanısı Kimler Tarafından ve Nasıl Koyulur?
Otizm spektrum bozukluğu tanısı yalnızca alanın uzmanları tarafından konabilir. Uzmanlar yaptıkları gözlemler ve gelişimsel testlerin yanı sıra aileye sorduğu sorulardan aldığı yanıtlar ile birlikte otizm tanısı koyarlar. Otizmli çocukları değerlendirip tanı koyan uzmanlar çocuk ve ergen psikiyatristleridir. Çocuk ve ergen psikiyatristleri yaptığı gözlem ve görüşme sonuçlarına göre tanı kriterlerini de göz önünde bulundurarak tanı koyarlar. Otizmin ilaç tedavisi olmasa da gerek görülen alanlarda ilaç tedavisi önerilebilir. Otizm tanısı koyulduktan sonra mutlaka gelişimin ve süreçteki güncellemelerin etkili takibi yapılmalıdır. Çocuk nörologları da otizm tanısı koyan uzmanlar arasında yer almaktadır. Otizm ile birlikte görülme ihtimali fazla olan bazı tıbbi rahatsızlıkların tespiti için tıbbi tetkik ve tedaviler yapılması adına çocuk nörologlarına başvurulabilir. Özetle; tanı için öncelikle çocuk psikiyatristlerine, eşlik edilen sorunlar varsa nörolojik değerlendirmeler için çocuk nörologlarına başvurulmalıdır. Tanılama işlemi için üniversite ya da devlet hastanelerinin çocuk ruh sağlığı ve hastalıkları anabilim dallarına başvurulabilmektedir.
Otizm Spektrum Bozukluğunda Erken Teşhis Neden Önemlidir?
Beyin gelişiminin en hızlı olduğu dönem erken çocukluk yıllarıdır. Beyin gelişiminin hızı öğrenmeyi doğrudan etkileyebilmektedir. Otizmli çocuklar, nöronlar arasındaki bağlantılarının niceliksel ve niteliksel olarak düşük olması sebebiyle yaşamın ilk yıllarında beyin gelişimi açısından sürekli şekilde uyarılmaya ihtiyaç duymaktadırlar. Otizm yaşam boyu sürse de bu nedenden ötürü erken teşhis, yoğun ve sürekli bir eğitim programıyla etkileri hafifletilebilir.
Otizmin erken tanılanması; eğitim programlarının daha erken oluşturulması, sosyal desteğin daha erken sağlanması ve ailelerin daha erken zamanda başa çıkma becerilerini öğrenebilmeleri demektir. Erken teşhisin önemi pek çok araştırmayla kanıtlanmıştır.
Otizm Spektrum Bozukluğu Olan Çocuğun Ailesi Olmak
Çocuğuna otizm tanısı koyulmuş aileler pek çok karmaşık duyguyu bir arada yaşayabilirler. Aile sisteminde yaşanacak değişimlerin aileyi oluşturan her bir bireyde endişe, öfke, korku, üzüntü ve karamsarlık gibi duygular oluşturması oldukça doğal bir durumdur. Çünkü yolunda giden akış bozulur ve insanlar bu değişim karşısında bocalar. Aileler öncelikli olarak bu tanının çocuklarının yaşamını nasıl etkileyeceği konusunda endişe duyarlar. Sonrasında bu duruma aile bireyleri olarak nasıl uyum sağlayacakları konusunda endişeler başlar. Bu noktada aile bireylerinin uyum sürecinde ortak ve tutarlı bir yol izlemeleri uyumun daha kolay gerçekleşmesini sağlayacaktır.
Çocuğu otizm tanısı alan ailelerde genellikle gözlemlenen tepkilerin ilk aşaması şok evresidir. Bu aşamada aileler bu durumun kendi başlarına nasıl gelmiş olabileceğine ilişkin düşünceler içerisinde olurlar. İkinci aşama yas/üzüntü evresidir. Bu aşamada aileler otizm tanısı alan
çocukları için üzülürler. Onlar için kurdukları hayallerin, planların yasını tutabilirler. Üçüncü aşama olan öfke evresinde aileler bu duruma karşı öfke gösterebilirler. Böyle bir durumun kendi başlarına gelmiş olmasına ve toplumsal kaygılara karşın yoğun öfke içeren davranışlarda bulunabilirler. Dördüncü aşama olan inkar evresinde otizm tanısı reddedilir. Aileler bu durumun çocuklarının başına gelmiş olabileceğini kabul etmek istemezler. Beşinci aşama olan yalnızlık evresinde anlaşılmama korkusu, vakit ayıramama gibi durumlardan kaynaklı olarak aileler kendilerini bu süreçte yalnız hissedebilirler. Son aşama olan kabullenme evresinde ise aileler çocuklarının almış olduğu otizm tanısını kabullenmiş, gerekli çabayı gösterme konusunda kendilerini daha hazır halde hissetmiş olurlar. Sözü edilen tepkiler her ailede benzer şekilde gözlemlenmeyebilir. Çocuklarının otizm tanısı almış olmasına ilişkin ailelerin verdiği tepkiler bireysel dinamikler ve aile dinamiklerinden kaynaklı olarak farklılaşabilir.
Ailelerin otizm tanısı almış çocuklarını kabullenme süreci ne kadar erken olursa hem aile için hem de otizmli çocuk için süreç daha kolay bir hal alır. Bu noktada aile sosyal destek sisteminin rolü oldukça büyüktür. Alanında uzman kişilere ulaşmak, doğru kaynaklardan doğru bilgiler edinmek, sivil toplum kuruluşları ve eğitim kurumları ile işbirliği içerisinde olmak, yakın çevrenin desteğini almak uyum sürecini kolaylaştırmaktadır. Sosyal destek kadar önemli bir unsur da ailenin otizm spektrum bozukluğuna ilişkin olumlu bir bakış açısı oluşturabilmesidir.
Olumlu bir bakış açısı oluşturabildikleri takdirde aileler daha etkili baş etme becerileri gösterebilirler. Otizmli çocuklara sahip ailelerde tükenmişlik görülebilmektedir. Bu durumla baş edebilmeleri adına kendilerine vakit ayırmaları, sosyal desteğe önem vermeleri, psikolojik destek almaları faydalı olacaktır.
Otizmli çocuğa sahip ailelerde kardeşlerin varlığı ebeveynleri daha stresli bir duruma sokabilir. Otizmli çocuklara daha özel, yoğun bir ilgi ve bakım gerektiğinden diğer çocuklar kendileriyle daha az ilgilenildiğini düşünebilirler. Bu durum ise kıskançlığa ve öfkeye yol açabilir. Çocuklar otizmli kardeşlerinin durumunu tam olarak kavrayamayabilirler. Kendileri yapmadığında soruna yol açan ancak otizmli kardeşleri yapmadığında hoşgörü gösterilen durumlar olduğunda agresif tepkiler gösterebilirler. Otizmli kardeşlerinin davranışlarından ötürü toplum içerisinde utanabilirler. Bekledikleri gibi bir kardeş ilişkisine sahip olamamaları onları hayal kırıklığına uğratabilir. Yaşadıkları sorunlar karşısında kendi duygu ve düşüncelerini ifade etmekte zorlanabilir, farklı ortamlarda problem davranışlar gösterebilirler. Bu durumda ailelere büyük rol düşmektedir. Diğer çocuklarının otizmi anlamlandırabilmesinde ve otizme yönelik olumlu bakış açısı geliştirebilmesinde aileler rehber olmalıdır. Çocuklarını kardeşi otizmli olan başka çocuklarla bir araya getirerek yalnız olmadıklarını hissetmelerini ve deneyimlerini paylaşmalarını sağlayabilirler. Çocuklarını duygularını ve düşüncelerini ifade etmeleri konusunda cesaretlendirebilirler.
Otizm Spektrum Bozukluğuna Eşlik Eden Sorunlar Nelerdir?
Otizm spektrum bozukluğu tanısı almış çocuklara sahip olan aileler çoğunlukla yalnızca otizm tanısının getirdiği sorunlarla baş etmezler. Otizm tanısı beraberinde pek çok sorunu getirebilir. Çünkü otizm spektrum bozukluğu tanısı, başka sorunların da ortaya çıkma riskini artırabilmektedir. Bu durum ise çok boyutlu bir değerlendirme sürecini gerekli kılmaktadır.
Otizm spektrum bozukluğuna eşlik eden sorunları aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:
- Kendini yaralama
- Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu,
- Depresyon,
- Davranış problemleri,
- Down sendromu,
- Zihinsel yetersizlik,
- Mide ve bağırsak problemleri,
- Beslenme ve uyku problemleri,
- Pika,
- Zayıf kas sorunu,
- Fobi,
- Tics bozukluğu ve şizofreni gibi sorunların eşlik ettiği görülebilir. İlaç tedavisi otizmde
mümkün olmasa da otizme eşlik eden sorunlarda genellikle ilaç tedavisi
uygulanabilmektedir.
Otizm Spektrum Bozukluğu Olan Çocuklarda Görülen Problem Davranışlar Nelerdir?
Otizm spektrum bozukluğu tanısı olan çocuklarda görülen problem davranışlara değinmeden önce problem davranışın ne olduğunu belirtmek faydalı olacaktır. Davranış çocuğun kendisine ya da başkalarına zarar verici nitelikteyse, çocuğun öğrenme yaşantısını etkiliyorsa, çocuğun toplumsal yaşama katılımına engel oluyorsa o davranışın tam olarak problem davranış olduğunu söyleyebiliriz. Bu kriterler göz önünde bulundurulduğunda otizmli çocukların pek çok davranışını problem davranış olarak tanımlayabiliriz. Otizmli çocuklarda görülen problem davranışları aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:
- Kendini ısırma, yumruklama,
- Kesici alet kullanarak kendini yaralama,
- Kırıcı sözler söyleme,
- Cinsel içerikli söylemlerde bulunma,
- Sözel olarak tehditte bulunma,
- Eşya çalma, fırlatma,
- Ortama katılmama, yalnızlaşma,
- Yönergelere uymama,
- Başkalarına tekme atma,
- Saldırganca söylemlerde bulunma,
- Cinsel organlarıyla sıkça oynama,
- Takıntılı olduğu nesnelerle normalin dışında oynama,
- Öfke nöbetleri geçirme,
- Sallanma, dönme, çevirme, amaçsız dolanma, el çırpma gibi tekrarlayıcı davranışlar
(stereotipi) sergileme vb.
Bazen otizmli bireyler sözü edilen problem davranışları hoşa giden uyaranı elde edebilmek adına gösterebilirler. Problem davranışı gösterdikten sonra hoşa giden uyaranı elde etmeyi öğrendiklerinde bunu sıklıkla tekrarlamaya devam edecektirler. Bazen istemedikleri durumlardan ya da ortamlardan kaçmak için problem davranış gösterebilirler. Bazen de problem davranış gösterdiklerinde daha çok ilgi gördüklerini fark ederler ve problem davranışı göstermeye devam ederler. Otizmli çocuklarda problem davranışlarla baş edebilmek için davranış ortaya çıkmadan hemen önce ortamda var olan uyaran-davranış-davranışın ardından gelen uyaran sıralamasını dikkate almak faydalı olacaktır. Böylece problem davranışı kontrol edebilmek ya da etkisini azaltabilmek kolaylaşır.
Otizm Spektrum Bozukluğunun Tedavi Yöntemleri Nelerdir?
Otizm spektrum bozukluğuna ilişkin güncel bilgiler ilaç tedavisinin mümkün olmadığını göstermektedir. Otizme ilişkin etkili tıbbi çözümler olmasa da etkili eğitim yöntemlerinden bahsedebiliriz. Sunulacak eğitim yöntemlerinin üç temel kritik özelliğe sahip olması gerekmektedir. Sunulacak eğitim çok erken yaşta başlamalıdır. Haftada en az 30 saat olacak şekilde yoğun bir eğitim programı kesintisiz şekilde uygulanmalıdır. Sözü edilen üç temel kritere sahip bir eğitim programıyla belirtiler azaltılabilir, davranış problemleri yeni becerilerin kazandırılmasıyla ortadan kaldırılabilir.
Otizm Spektrum Bozukluğu Olan Bireyler İçin Yararlanılabilecek Eğitim ve Terapi Hizmetleri Nelerdir?
Özel gereksinimli diğer bireyler gibi otizm spektrum bozukluğu olan bireylerde de uygun eğitim ortamları düzenlendiğinde, işlevselliği yüksek eğitim planlamaları yapıldığında önemli ölçüde ilerleme gözlenebilmektedir. Otizmli bireylerin eğitimine erken çocukluk döneminin ilk yıllarında başlamak oldukça önemlidir. Sunulan eğitim yoğun ve sürekli bir eğitim olmalıdır. Otizmli bireylere özgü bir müfredat hazırlanmalıdır. Öncelikle tercih edilmesi gereken bireysel eğitimdir. Bireysel eğitimde belli bir aşama kaydedildikten sonra grup eğitimine geçilmesi daha doğru olacaktır. Otizmli bireylerle etkileşime giren herkesin birbiriyle iş birliği içerisinde çalışması oldukça önemlidir. Bilimsel dayanağı olan uygulamalar, uygulamalı davranış analizine (ABA) dayanan yöntem ve tekniklerle yapılmalıdır. Otizmli bireylerin eğitiminde öncelikli olarak kişisel bağımsızlık, özbakım becerileri ve topluma uyum becerileri gibi becerilerin kazandırılması, sonrasında akademik becerilerin öğretilmesine özen gösterilmelidir. Örneğin öncelikli olarak ortak dikkat kurma, göz teması, ismiyle seslenildiğinde bakma, yönergelere uygun davranma, taklit etme gibi en temel becerileri uygulamalı davranış analizine(ABA) özel yöntem ve tekniklerle öğretmek gerekir. Bu beceriler edinildikten sonra gerekli diğer beceriler sırayla verilebilir.
Otizm spektrum bozukluğu olan çocuklar Rehberlik ve Araştırma Merkezleri tarafından yapılan eğitsel değerlendirme sonucu kaynaştırma/genel eğitim sınıfı,özel eğitim sınıfı, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezi, otistik çocuklar eğitim merkezi, evde eğitim-öğretim ve hastane sınıfı/okulu gibi eğitim ve öğretim ortamlarında eğitim görebilmektedir. Otizmli bireyin hangi eğitim ortamında öğretime devam edeceği, eğitimde kullanılacak yöntem ve tekniklerin neler olabileceği ve ne tür uyarlamalar yapılacağı gibi konularda mutlaka bireysel farklılıkların göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Örneğin otizmli bireyin eğitiminde hangi pekiştireçlerin daha etkili olduğu, uyku ve beslenme düzeninin nasıl olduğu, duyusal özelliklerinin neler olduğu, ne tür takıntılara sahip olduğu gibi önemli noktalar hakkında mutlaka ayrıntılı bilgi sahibi olunmalıdır.
Otizm Spektrum Bozukluğunda Kaynaştırma Eğitiminin Önemi
Otizm spektrum bozukluğu tanısı almış çocuklarda yalnızca otizm tanısının getirdiği sorunlar yoktur; otizm tanısı beraberinde pek çok sorunu da getirebilir. Çünkü otizm spektrum bozukluğu tanısı, başka problem davranışların da ortaya çıkma riskini artırabilir. Özel gereksinimli diğer bireyler gibi otizm spektrum bozukluğu olan bireylerde de uygun eğitim ortamları düzenlendiğinde, işlevselliği yüksek eğitim planlamaları yapıldığında problem davranışlarda önemli ölçüde azalma görülebilmektedir.
Özel eğitime ihtiyaç duyan gruplardan biri olan otizm spektrum bozukluğuna sahip çocuklar, Milli Eğitim Bakanlığı’nın Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği’nin 23. maddesine göre kaynaştırma yoluyla eğitim uygulamalarından yararlanabilmektedir. Kaynaştırma yoluyla eğitim; özel eğitime ihtiyaç duyan bireylerin, destek eğitimin de sağlanmasıyla normal gelişim gösteren akranları ile birlikte resmi ve özel; okul öncesi, ilköğretim, ortaöğretim ve yaygın eğitim kurumlarında eğitimlerini devam ettirmelerine dayanan özel eğitim uygulamalarını ifade etmektedir.
Otizm spektrum bozukluğuna sahip çocuklarda görülen ciddi sorunlardan biri olan sosyal etkileşime ilişkin becerilerin geliştirilebilmesi ve edinilen becerilerin uygulanabilmesi açısından kaynaştırma eğitimi uygulamaları önemli bir yere sahiptir. Kaynaştırma eğitimi uygulamalarının işe yararlığını artırmada uygun araç-gereç seçimi, otizm spektrum bozukluğu tanısına sahip çocuklar için uygun etkinliklerin planlanması, kaynaştırma eğitiminden yararlanan otizmli çocukların ailelerine yönelik evde yapılabilecek etkinlik önerilerinin planlanması ve eğitim ortamlarının düzenlenmesi gibi unsurlara önem verilmelidir. Önemsenmesi gereken unsurların yanı sıra otizm spektrum bozukluğu tanısına sahip çocuğun zeka düzeyi, tanı derecesi, gündelik hayatta konuşulanları anlayabilme ve eğitimin gerektirdiği en az düzeyde konuşabilme gibi faktörlerin kaynaştırma eğitiminden edinilecek yararı kritik ölçüde etkilediği mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır.
Otizm Spektrum Bozukluğu Olan Çocuklar İçin Uygulanan Kaynaştırma Eğitiminde Dikkat Edilmesi Gerekenler
- Otizmli çocuklarda kendi kendini uyaran davranışlara rastlanmaktadır. Eğitimde hedeflenen durum ise otizmli çocukların kendini güdüleyen davranışları yerine oyuncak aracılığıyla oyun oynama becerisini geliştirebilmektir. Bunun için uygun materyal seçiminde bulunmak faydalı olacaktır. Işık ve ışıklı nesneler, dönen nesneler otizmli çocukların ilgisini çekmektedir. Ayrıca otizmli çocukların sıkça ellerini incelediği, parmaklarını gözlerinin önüne getirerek hareket ettirdiği görülebilmektedir. Bu gibi durumları azaltabilmek için el feneri, dönen lamba, ışıklı oyuncaklar, yazı tahtası gibi materyaller tercih edilebilir.
- Otizmli çocuklar mırıldanarak şarkı söyleyebilir, bedenlerini kullanarak ses çıkarabilirler. Sesin kaynağını değiştirebilmek adına işitsel oyuncaklar tercih
- Otizmli çocuklarda genellikle dokunsal hassasiyet fazla olduğu için bu hassasiyeti kendi bedenlerinden etrafındaki nesnelere yöneltebilmesi adına kukla, olta, nefesli müzik aletleri gibi materyaller kullanılabilir.
- Otizm spektrum bozukluğuna sahip çocuklarda oyun oynama becerisinin yetersiz olduğu görülmektedir. Bu nedenle oyun oynama becerisinin geliştirilmesi için öncelikli olarak kazandırılması gereken beceri taklit becerisidir. Eğitsel nitelik taşıyan oyuncakların da kullanılmasıyla taklit becerisinin öğretimine yönelik nitelikli bir öğretim planlaması yapılmalıdır.
- Otizmli çocuklarda oyuncaklar arasında mutlaka hoşlarına en çok giden oyuncaklar olacak, sürekli o oyuncakla oynamak Böyle durumlarda çocukları farklı oyuncaklarla oynamaya yönlendirmek gerekir. Oyuncakların kullanılmasında süre yöntemi denenebilir. Örneğin her bir oyuncakla birer hafta oynanabilir. Bir oyuncağa aşırı bağlandıkları takdirde ise beceri öğretimi sırasında ödül niteliğinde kullanmak daha işlevsel olacaktır.
- Otizmli çocuklarda uygulanacak etkinlikler planlanırken mutlaka çocuğun hoşuna giden pekiştireçler kullanılmalıdır. Çocuk ile çalışırken en etkili olabilecek pekiştireç
- Otizmli çocuğun okula uyumunun kolay olması için ilk gün, onu çok iyi anlayan ve diğerlerine göre çok daha yakın ilişki kurduğu biriyle gelmesi faydalı olacaktır. Bu durum hem okulu tanımasını kolaylaştırabilir hem de ayrılık kaygısını en az düzeye
- Okulun ilk günleri otizmli çocuklarla ilişki kurmanın en işlevsel yolu Çocuğun oyun aracılığıyla önce öğretmenle sonra arkadaşlarıyla iletişim kurması sağlanmalıdır.
- Otizmli çocuğun dikkat süresi kısaysa okulun daha ilk günleri uzun süreler okulda bulunması pek faydalı olmayacaktır. Okulda kalacağı süre zaman içerisinde artırılmalıdır.
- Gün planlaması öğretilmelidir. Örneğin günün hangi saati yemek yeneceği, ne zaman eve gidileceği gibi günlük planlamaların öğretilmesi otizmli çocukların okulda geçirdiği süreleri daha rahat kılabilir.
- Takıntılara sahip otizmli çocuklar için bu takıntılar bir anda değil zaman içerisinde azaltılmaya çalışılmalıdır. Eğer çok yoğun bir takıntı durumu varsa işlevsel hale getirilmeye çalışılmalıdır.
- Otizmli çocuklar için sınıf ortamı dikkat dağıtmayacak, fazla uyaranın olmadığı şekilde düzenlenmelidir.
Otizm spektrum bozukluğunda kaynaştırma eğitimi uygulamalarının etkililiğini artırmak için tüm personelin bu özel gereksinim grubuna yönelik farkındalığının artırılması gerekmektedir. Öğretmenlerin kendilerini bu özel gereksinim grubuna ilişkin geliştirebilmesi adına uzmanlar tarafından eğitim verilmesi, BEP oluşturma ve eğitim modülleri hazırlama gibi mesleki becerilerini geliştirme gibi unsurlara dikkat etmeleri gerekmektedir. Bu alana ilişkin hizmet içi eğitim programları düzenlenerek yaygınlaştırılmalıdır.